UMULMADIK SON

   DIRK GENTLY'NİN HOLİSTİK DEDEKTİFLİK BÜROSU
Günümüze bakıldığı zaman;teknolojinin de artması ile kitap okumayı neredeyse çoğumuzun bıraktığı bir dönemdeyiz.Kitap okumak istediğimizde bile telefona indirip okumaya başlıyoruz.Eski tadı yok her halükarda...
Kitaba dokunmak,hissetmek farklı bir his diyebilirim,tabi kitabın en güzel hali roman türünde olanlar.Macera,aksiyon,polisiye,bilim kurgu vs...
Teknolojiye yönelmemizin en büyük etkeni de belki kitapların artık dizi  veya filme dönüşmesi.İnsanlar okumak yerine gözüyle görünce daha hoşuna gidiyor.Akılda kalıcılığı daha fazla oluyor. Okumamamızın belli bir nedeni de yanlış kitap seçimimiz olabilir.Fakat bazen kitap veya filmin bağdaştırılması tam tersi de olabiliyor.Örneğin kitapta anlatılan başka bir şekilde ilerliyor filme yansıtılan başka bir şekilde..
Doğrusu okuduğum bir bilim kurgu romanından yola çıkmak isterim.Douglas Adams:Dirk Gently'nin Holistik Dedektiflik Bürosu..

Bir öneri ile okumaya başladığım bu kitap pek de ilgimi çekti diyemem.Kitabın kapağını açtığın andan itibaren betimlemelerle cümleye giriş yapılıyor.Olayın akışı düzensiz,okumaya başlandığı ilk andan sonra o kadar sıkıcı geliyor ki okuduğunu bir süre sonra anlayamıyorsun.Şu nedenden ötürüdür ki hayalinde canlandırmak biraz sorun yaratıyor.
Burda devreye giren en önemli şey yazarın psikolojisi olduğunu da düşünüyorum.
Adams'ın anne babası kendisi küçükken ayrılıyor.Kendisi annesi ve kız kardeşiyle Brentwood'a taşınmak zorunda kalıyor ve orda yatılı okulda okuyor.Üniversite tercihini Cambridge'de ingiliz edebiyatı okuyarak tamamlıyor.Çok fazla işle uğraşıyor ama bir radyoda çalıştığı esnada asıl ününe kavuşuyor.
"Otostopçunun Galaksi Rehberi"adlı radyo oyunuyla yıldızı parlıyor.Bu oyun kitap,dizi,
belgesel türünde devam ediyor.
Adams'ın ünlü olmasına rağmen biraz da tembel olduğu söylenilebilir.Bazen yazdığı  kitapları yarım bırakıp,çevredekilerin baskısıyla sonunu getiriyormuş.Bu kitabına da yansımış denebilir.Bir olay akışını sağlamak istiyorsan aynı anda devam etmek gerekiyor kitaba.
Dirk Gently Holistik Dedektiflik kitabına tekrar döndüğümüz zaman kitaptaki olaylar sürekli kesilip başka konulara atlanılıyor.Bu kitaptaki en büyük eksiklik olay bütünlüğünün olmaması,kopukluk,
anlaşılmaması,hayal gücünü zorlaması...
İlk okunduğu zaman anlaşılmadığından tekrar en başa dönüp okunan bir kitap.Oysaki kitaptaki tüm kopuk yarım kalmış olaylar birbiriyle bağlantılı.Bunu dolaylı yoldan değilde direkt anlatsalardı daha hoş,eğlendiren bir kitap olabirdi.Kitapta tasvir edilen elektro keşişin uzay uçaklarını patlatması,inancını kaybetmesi,sonra atıyla beraber çöle atıldıktan sonra atın verdiği tepkiler ki kitaptaki bu olayı direkt burda kesmelerini saçma bulduğumu söyleyebilirim.Ama olayın akışının asıl bozulduğu kısım Gordon Way'in ölmeden daha soruşturmasının geçtiği kısım,bide keşişin çölde bulduğu kapıdan önce atını geçirmesi ama aslında zaman makinesinin açmış olduğu kapıdan geçerek şehre gelmeleri sonradan anlatılmış.Kitapta bunların önce yaşanması gerekirken insanın beynini bulandırması da cabası.

Es geçmeyeceğim kısımlardan birisi de cinayetin üstünde fazla durulmaması,eğer ki dedektif bazı olayları çözmeye çalışıyorsa,nasıl ki kötü ruhu bulduysa biraz daha öteki olayın peşine düşebilirdi.
Gordon Way'in katilini araştırabilirlerdi,keşişle karşılaşmalarını da beklerdim açıkçası.Kitabın açıklanamayan kısımları olmuş olsa da komik bulduğum,hoşuma giden kısımları da vardı elbet.
Profesör Reg'in öğrencilerine kitap veya verdiği bir ödevde tüm kaynaklarını toparlayıp kendilerinin bir şeyler yapmalarını sağlaması.Richard'ın bir türlü merdivenden geçiremediği kanepe olayı,Keşişin zaman makinesinden geçtikten sonra atının Reg'in banyosunda kalması ve Richard'ın odaya çıkınca atla karşılaştığındaki tepkisi,Dirk'in Richard'ı hipnoz ettikten sonra yüzememesini sağlaması vb...

Ama en komik bulduğum ve aynı anda biraz da üzüldüğüm kısmı Gordon Way'in öldükten sonra ruhunun etrafta dolaşması.Cesedinin korkmuş yüz ifadesini düzeltmeye çalışırken boğması,keşişin de iyi kötüyü ayırt etmeden gelip öldürdüğü cesedin yüzüne bakınca yüzünün değiştiğini fark edip,neden uyanamadığını merak etmesi,geldiği yerde ölenler tekrar canlanabildiği için aynısı olacağını düşünmesi.
Way'in cesedini alıp evindeki dolaba koyması olayı...
Daha sonrasında Way'in ruhunun evine doğru gitmesi,koltuğa oturmak isteyince oturamayıp içine kayması,sinirlenip duvara vurmak isteyince duvarların içinden geçmesi,bir hışımla dolabın kapağını açabilmesi ki orda kendi cesediyle karşılaştıktan sonra düşüp bayıldıktan sonra ruhlar da bayılabiliyormuş demesine kahkaha atmamak elde değil.
Ocağı açtıktan sonra kapatamayıp cesediyle beraber evini yakması tam bir trajedi.Bir insan daha ne kadar aksilik yaşayabilir ki...

Kitapta daha ne olabilir diye düşünürken kitabın sonunda ortaya çıkan uzay gemisi ve kötü ruhun Mikael'in bedeninde dolaşması sonra Dirk ve Richard'a yakalanması,ruhun Dünya'yı ele geçirmek istemesi olayıyla karşılaşıyoruz.
Dirk'in;Profesör Reg'in evinde,zaman makinesinin abaküs olduğunu bulduktan sonra uzay aracını zaman makinesiyle yok edip dünyayı kurtarması faturasında da "Yapılan iş:İnsan ırkını yok olmaktan kurtarmak.Ödenecek Ücret:yok"şeklinde kitabı sonlandırmasını hiç beklemiyordum.Umduğum gibi miydi ? Tabiki değildi.
Burda yazarın yine kitabı yarım bırakıp yazacağı kelimeleri unuttuğunu düşünüyorum.Daha sonra devam ettirmek istemiş de sanki sırf bitsin diye yazmış gibi yorumlayabilirim.Bazen belirli,güzel akışları varken aniden farklı bir yere çekiliyor.Eksik çok fazla.Bir şekilde bişeyler yapmak istenip de hayalinde olanı aktaramamış.
Yazarın kelimeleri seçmedeki ustalığı ,daha çok olayları dolandırıp sanki anlaşılmaması için çabalamış gibi...
Okurken sıkıcı gelen öyle yerler de vardı ki kitap hiç bitmeyecek sanmıştım.Biraz daha akıcı ve anlaşılır yazsa belki de çoğu insanın severek okuyacağı bir kitap olabilirdi.
Etkileyici bir kitap mıydı? 
Hem evet hem hayır.Tekrar dönüp okuyacağım türden mi?
Pek sanmıyorum....